top of page

Gonca Royem Gündoğan | Yara İzi

  • Yazarın fotoğrafı: Toprak Şems Tezcan
    Toprak Şems Tezcan
  • 19 Haz
  • 2 dakikada okunur

ree

            İlkokuldaydım ve sanırım yaramazlığımın doruklarındaydım. Hayatın o zaman Yeni Türkü şarkıları gibi bir tadı vardı.

            Gökçe ve Ali’yle kovalamaca oynuyordum o gün. Kalbim küt küt atıyordu. Sıraların arasından öyle hızlı kaçıyordum ki onlardan, beni asla yakalayamazlar zannediyordum. İlk iki tur beni yakalayamadılar, üçüncü tur zilin çalmasına en yakın olan turdu. Hızımı daha da arttırdım. Öğretmenin sınıfa gelmesine yakın sıramda oturacaktım ve onlar ayakta kalakalacaklardı fakat Gökçe koluma dokundu. O koluma dokununca sanki her şeyi kaybetmiş gibi hissettim ve hızım artık ulaşılmayacak düzeydeydi. Hızım arttıkça dengem sarsıldı, ayağım sıraya takıldı, düştüm. Dünyam başıma yıkılmış gibiydi. Onlar başıma doğru yaklaştılar ve çığlık atıp kaçtılar. Öğretmeni çağırmaya gitmişlerdi sanırım bense yerde öylece kaldım. Aklımda onların beni yakaladıkları vardı sadece. Öğretmenimiz sınıfa geldi ve beni yerden kaldırdı. Doğrusunu söylemek gerekirse canım pek de yanmıyordu. Düştüğümde dişim alt dudağımı delmişti. Öğretmenim peçeteyle dudağımı silerken kanı gördüm. İşte o zaman ağlamaya başladım. Öğretmenim arkadaşlarımı başka bir öğretmene emanet etti, elimi tuttu ve hastanenin yolunu tuttuk. O hafızamda bir öğretmen olarak kalmadı hiç. Başka nedenleri de vardır elbet ama o benim arkadaşımdı. Okulumuz hastaneye çok yakındı. Çok az yürüdük ve hastanenin acil kısmına geldik. Doktor geldi ve dikiş atmamız lazım, yoksa iltihap kapar dedi. Çok korkmuştum, dikiş atmak büyük bir şeydi. Hemşire dikiş atmaya hazır bir şekilde geldi ve doktor çıktı. Sadece öğretmenim, ben ve hemşire kalmıştık.

            “İz bırakır mı bu?” dedi öğretmenim.

            “E tabi. Biraz belli olur dikişler alındıktan sonra.”

            “Yok o zaman kalsın. Biz gidelim.”

            “Beyefendi dikiş atmam lazım!”

            Öğretmenim hiç hemşireyi dinlemedi. Montumu giydirdi ve polikliniğe gitmek üzere yola çıktık. Canım artık yanmıyordu çünkü dikiş atılmasına izin vermemişti.  Polikliniğe gelmiştik. Plastik cerrahinin önünde bekliyorduk. Birkaç kişi girip çıkınca öğretmenim birinden izin istedi ve biz girdik. Öğretmenimin arkadaşıydı doktor. Nasıl düştüğümü anlattı, acildeki doktorun dikiş atılmasını istediğini ama dikiş atılırsa iz kalacağını, iz kalmamasını istediğini, kız çocuğu büyüyünce kendisinden rahatsız olmasın sonra, dedi. Ben o sıra öğretmenimin elini tutmuş bacaklarının arkasına saklanmıştım.  Doktor yüzüme gülümsedi.

            “Gel bakalım, ne yapmışsın kendine böyle bir de ben bakayım.” 

            Dudağıma bakınca iyi yapmışsın dedi. Bir merhem veririm, zaten birkaç güne kapanır iz bile kalmaz dedi. Bir merhem yazdı doktor, öğretmenime verdi. Yine elini tuttum, çıktık. Eczaneden merhemimi aldı ve annemin çalıştığı yere doğru geldik. Annemi görünce ağlayacağımdan o kadar emindi ki. Onu engellemek için bana şeker aldı. Annemin yanına geldik, öğretmenim her şeyi anlattı. Sonrasında sakince evlerimize dağıldık. Şimdi her aynaya baktığımda o yara izinin olmaması bile bir anı.

             “Eyvallah geçip giden yıllara

             Eyvallah tükenmeyen umuda

             Eyvallah yediveren hayata”

Yorumlar


bottom of page